26 Haziran 2012 Salı
1 Kasım 2009 Pazar
Böyle şeyler olurdu.Anlamları aramanın ve onları içinde bulundukları köhnelikten çekip çıkarmış gibi davranmanın doğasında vardı.Sanki diş fırçasından lavaboya düşmüş diş macunu henüz şeklini kaybetmeden aslında anlatmak istediği şeyi anlamıştım ancak yine de bu duruma düşen diğer insanlarla,aynı şeyi düşünmek hususunda eşitleninceye kadar kendi ihtimallerim arasına kısılıp kalmıştım.
Hayatım boyunca bir kez olsun bana ait olmayan bir düşüncenin aklımda belirişini,tüylerim ürpererek karşılamak istemiştim.Buna hakkım olduğunu düşünüyordum.Daha önce gazetelerin üçüncü sayfasındaki hiçbir cinayet haberine şaşırmamıştım ve hiçbir kadın programına canlı yayında bağlanmamıştım.Bacaklarımı pencere pervazından aşağı sarkıtarak sigara içmenin dünya düzenine yeterince dahil olmak anlamına geldiğine, kendimi yeterince inandırmıştım.Ama bununla yetinmeyi bilmiyordum.(yeni oyuncak karşısında elimdekini tutabilmeyi becerdiğim görülmemiştir)Çok daha fazlasını,erotik bir markanın şişme kadın prototipi olmayı istiyordum.
Bütün zayıf anlarımda kafamın içindeki boşluğun genişleyip beni de içine almasından artık bıkmıştım.(bir kez daha böyle bir şey başıma gelseydi eğer usanırdım da,hiç çekinmezdim).Bundan sonra düşünmekle işim olmazdı.(aslında daha önce de çok düşündüğüm için belki , işim olmamıştı,ancak bu sefer işsiz de kalmamıştım)Artık sığınabileceğim başka tutarsızlıklara ihtiyaç duyuyordum.Bir anda duygularım olabileceği aklıma gelmişti.İnsan olduğumu daha sonra hatırlamıştım.Yine de bir şey fark etmemişti.Duyguları olan bir insan olduğumu bir seferde hatırlasaydım bile yine de et yemeye devam edebilirdim.Besin piramidindeki yerimi henüz kedigillere kaptırmamıştım.O kadarcık da olsun yaşamıştık,biz daha ölmemiştim.Bu düşünce içimi ferahlatmıştı.Onlardan yani düşüncelerimden kurtulmaya yakın onlarla iyi ilişkiler kuruyor olabilmek hoşuma gitmişti.Ayrılığımızı, hayali sevgililerimi çok uzaklara(on yaşımda pantolunumu indirdikleri yere,zamana) yolladığım duygusallıkta yaşayacaktım.
Her şeye,en çok da kendi ölümüme karşı hazırlıklıydım.(Şu diş macunu olayının ardından mantığın beni bulması çok zaman almıştı).Yalnızca bir kez olsun pek çok duyguyu aynı anda hissedecek,aşırı doz alımından ötürü ağzımdan köpükler saçacaktım.Bunu tüm içtenliğimle hissediyordum.
Ayak parmaklarımın arasından bedenime sızacak huzursuzluk henüz kasıklarıma varmadan keyif sigarasını yakacak ve bu kez her şeyi göze alarak başımı pencereden aşağı sarkıtacaktım.Gerçek korkuyla, gerçekten düşerken,saçlarımı tarayacaktım.
30 Ekim 2009 Cuma
28 Ağustos 2009 Cuma
Kısa6
Kadınlar onu neden kocalarıyla aldatırlardı
ve neden herkese uyarlı bir kerhanede bile
içinden gelerek beceremezdi yalnızlığı
Oysa adam bu kadına içini dökmüştü
Sonra bildiği her şeyi bir çırpıda anlatmıştı:
“yaşamakla ölmeyi daha az bilmiyorsun”
Ve üşümesin diye sıcacık nefesiyle
iyice örtmüştü sırtını
Saçlarıyla yetinmeyip aralarındaki boşluğa dokunur gibi
içtikleri şarabın kısacık ömürleriyle yıllanması
ona uzanabildiği için seviyordu
ellerinin kollarına bağlı olmasını
ve artık rüyalarında bile gökyüzüne yanaşmıyordu
10 Ağustos 2009 Pazartesi
30 Haziran 2009 Salı
GA:11
Bitmemiş Öykü,2007
Geç yatıp erken kalkması karakterine kazınmış,gündüz kavramı haliyle iyiden iyiye aşınmış olan Nihat,yatağının içinde aynı günü nasıl değişik yaşayacağı hesaplarıyla kafasını yatağının başındaki duvara çarpıp,aklını düşüncelerinden sadeleştirirken telefonunun çaldığını duydu. Arınma işlemini henüz tamamlayamadığı için,dış dünya uyaranlarını garipsemek zorunda kalıyordu.Anlaşıldığı kadarıyla beklenmedik bir gelişme olmuştu,ve o uzun zamandır alıştığı döngüye böyle bir müdahalenin olmasını bekliyordu.Arayan iş arkadaşlarından biriydi.Televizyonu hemen açması gerektiğini söyleyip telefonu kapatmıştı. Sessizliğinin orta yerinden yaratılmış,geriye kalanını ve özellikle kadınsı yanlarını eşeysiz çoğalarak tamamlamış,yalnızca gülümsemek için dudaklarını aralayan bu suskun kadının ses tellerini titretecek bir şeyler meydana gelmiş olmalıydı.Daha önemlisi Nihat'ın sıcak yatağını terk etmesi için alışkanlıktan başka bir neden ortaya çıkmış olmalıydı ve durum,bu haliyle bile yeteri kadar ikna ediciydi
"Aksiliklerim,aksayan yanlarım,isteksizleştiriyor bedenimi"
"Yeniliği yenilgiyle yanıtlamak için erken bir saat seçmediniz mi bayım?"
Düşüncelerinden neden kurtulmak istediğini hatırladı.Çünkü onlar,üretilişi bakımından ayırdına varamadığı ayrı bir mekanizma edinmişti kendilerine. Aklından geçen,olanı olduğu gibi özetlemek oluyorsa eğer ve olumlu ya da olumsuz kendince bir yorum getirebiliyorsa haline,bu hayatını olağan şekilde idame ettirmesine yetebilirdi.Oysa aksi düşünceleri,kararlılığına engel olurdu.Onlar,olanı bütün zaman dilimlerinde sorgular,çoğunlukla geçmişi dillendirir,Nihat'ın umutsuzluğa olan sapkınlığını,henüz kendine yetecek kadar aşağılık olmadığı gerçeğini yüzüne vurarak geçiştirirdi.
"Tersine işleyen bir evrim sürecini belleyecekler suretinizde.Kusurlarınızı daha fazla gizleyemezdiniz,eski dostum,kabul etmelisiniz ki eksikliğim daha çok eksiltti sizi..."
Bir an süren sessizliği,odanın sessizliğiyle kesildi ve Nihat alışkanlıklarına kaldığı yerden devam etti,ayakta dik durabildiği bir dakika kadarı kendine cesaret edinip,öncelikle çişinin dikine,oradan da oturma odasına,televizyonun olduğu odaya doğru ilerledi.Kadının telefonda herhangi bir televizyon kanalından bahsetmemiş olması olayın vehametini ortaya koymak için yeterli olabilir miydi diye düşündü.
29 Haziran 2009 Pazartesi
Kısa5
Ankara
yorgun kadının
ayak izleridir anadolu
kadının vazgeçtiği yere
denizin bir parçası kıyılanır
eski sevgililerini hatırladıkça
dudaklarındaki tuzu tükürür kadın
ve her sevişmesinde
tenindeki kırışıkları
o çarşaf gibi denizin üzerine bırakır
günün birinde kadın
anakarayı ayakları altına aldığında
deniz de çaresizce kadına aşık olur
kadının aşık olduğu adam da
ikisi de anlatamaz çünkü
bir kadını nasıl sevdiğini
bu susuzluğun ortasında