28 Mart 2009 Cumartesi

Karşılık:3

:>Daha önce hiç aşık oldun mu?
Stuart:Aşk mı?O herkesin pipisidir.Başkalarıyla yarışır ve burun farkıyla kaybedebilmek için neler vermezsin.
:>Bu konuda senin gibi akıllıca şeyler söylemiyorum ve bu yoksunluğun gerçekte neyi ifade ettiğini de bilmiyorum.
Stuart:İkimizin adına bildiğim sayılı şey,içimize düşecek ölümün bize sevmeyi öğreteceğidir.Sen de bilirsin ki mutlu ölüm bütün ölüleri sevmeyi gerektirir.
:>İyi ama,birisinin ölü olması diğerini nasıl ölü sevici yapar hala anlayamıyorum. Daha önce hiç cenaze levazımatçısını bir kenara bırakıp tabutumu mıhlayan çivilerle seviştiğimi hatırlamıyorum.Stuart...?Lütfen cevap ver.Ölü taklidi yaptığını biliyorum.
Stuart:Bunu nasıl bilebiliyorsun?Cevabı çok acıklı olmalı,yoksa beni böyle sevebilmek için çabalamak zorunda mı kalıyorsun?
:>Beni bunun için suçlama,yaşadığından çoğu zaman böyle emin olabiliyorum.

9 Mart 2009 Pazartesi

Karşı Komşuya Duyulmayan Dışavurum

         "Birileri bişey yapmalı!"Evden fırlayıp soluğu karşı evin çatısında alması anlaşılan bu anlatılanla pek de alakalı değil.Onun dışında birileri yorgun argın evlerine dönmeli,kadın eli değmekle yetinmeli, yediklerinin ağırlığıyla koltuğa gömülmeli ve televizyon başında uyuyakalmalıydı.Birileri bir şey yapamayacak kadar bir şeyler yapıyor oluyordu ya da kendi kafalarına kurdukları saatler bütün insani zorunluluklarına uygun düşüyordu.Yalnızca işten çıkış kavramı zamana konumlandırılarak bile vücudun bütün saatleri ayarlanabiliyordu.Beş buçuklarda yorgun adımlarla terk edilen işyerleri,yerlerini birkaç saatliğine otobüs kuyruklarına ,otobüs kalabalığına ve akmayan trafiğe gönül rahatlığıyla bırakabiliyordu.Sonra onlar da yerlerini eve doğru uzanan yollara,yollara doğru uzanan dükkan önlerine,borçların ve dükkanların sahipleri olan gözlere,izmaritleri kaldırım taşları arasına sürükleyen hızlı adımlara bırakıyordu.Belli ki insanlar da karşılık olarak belli saatlerden sonra her şeyi bir kenara bırakıyorlardı.Büyük ihtimalle karşı apartmanda oturan orta yaşlı amcalar bütün bu olan biteni ertesi sabah evden çıkarken yanlarına almayı unutmamak için eve girer girmez kapının hemen yanına koyuyorlardı.Paltolarını büyük bir özen içerisinde vestiyere düzgün şekilde asmalarına rağmen bütün bu olanları üstlerinden dökülen postları gibi kapının önüne seriyorlardı.Postların üzerinde ayaklarının altındaki tütün kırıntılarını temizliyor ve böylelikle geride hiçbir kanıt bırakmamış oluyorlardı.Kanıtlar bile yeteri kadar düşünüldüğünde anlamlarını ve oyalama olasılıklarını yitiriyordu.Çünkü eve girmekle aitliği kimsede bulunmayan bir sokak karmaşasını arkada bırakmış ve kapıyı yalnızca onların üzerlerine kapatmış oluyorlardı.Yaşananları içeri almamanın şüphesiz ki başka nedenleri de vardı.Üzerlerine geldiği varsayılan bütün bu sıradanlığı eve almış olmakla kadın elinin değdiği bu yaşanmışlıkların güzelleşen bir hal alması,aynı zamanda bu kadarla kalması riskini almış olurlardı.Ayrıca çocuklar oyuncak sanıp kurcalayabilirdi.Her iki durumda da içinde tutamadıkları,yalnızca dışında tutamadıkları şeylere dönüşürdü.Daha güzel görünürlerdi ya da içten içe mahvolurlardı.Bu da onları ya daha çok üzerdi,ya da onları üzen şeylerin onlara daha çok benzemesine neden olurdu.
         Çocukların bu sıradanlığa bulaştıklarını bir an için gözünün önüne getirdi.Ona önce havada ivme kazandırıp onu duvardan duvara vuruyorlardı.Duvarda sarsıldığı anda pürüzsüz yüzey üzerinde odanın tamamına yayılıyor,eşyalara örtünmüş dantelleri ve duvarın uzanışını aksatan güneşliği farkına varılmayan tonlarda solduruyor,kapının gıcırtısına nüksediyor,yaptığı eş zamanlı titreşimlerle duvardaki çivileri yuvalarından oynatıyor ve oyuklardan salınan toz zerreciklerini halının altına süpürüyordu -sonra çalışan esas düzeneğin işlevsel olmayan birkaç metal ve plastik parçası havadaki çarpışma esnasında değişik yönlere savruluyordu.Eksilen parçaların görevini,diğer parçaların üstlenmesi ve esas işlevin kusursuz sürdürülmesini sağlamak amacıyla geri kalan dişlileri ve kabloları birbirine yaklaştırmaya çalışıyor, büzüşüp alabileceği en küçük hacmi almaya çalışıyordu.Sanki o da içinde bulunduğu bu durumdan yarar sağlıyor ve durumu daha eğlenceli hale getirmeye çalışıyor gibiydi.
         Eski bir binanın muhtemelen yıllar önce çürümüş kiremitleri üzerinde,çanak antenlerin paslı gövdelerine tutanarak çatının ışık alan tarafına doğru ilerlemeye çalışırken aklından bunları geçiriyordu.Böyle bir yükseklikten aklındakileri etrafa saçmanın bir yolunu bulmak pek zor görünmüyordu.Alacağı herhangi ölümcül bir hasardan yalnızca beş kat yukarda duruyordu.Herhalde çarpışmanın etkisiyle kaburgaları omurgasına yapışır,karın içi organları buldukları ilk açıktan peşi sıra etrafa dağılırdı.Şu bulutsuz gökyüzüne bu denli yakın durduğu ve onun bir parçası haline geldiği fikrine yeni alışmıştı ki göğü süsleyen sayısız yıldız arasından ayağının altındaki kiremit kaymıştı. Sanırım bir dilek tutması gerekiyordu.Yalpaladı ama kısa sürede eski dengesini sağladı. Anlık kızgınlığıyla seçebildiği bütün yıldızların ayağını kaydırmayı diledi.

Bocalamak:1

Anladığım kadarıyla ilk karı-kız muhabbetini birinci sınıfta yaptım.Kreşe birlikte gittiğim arkadaşımla birlikte,yoncaya bir zamanlar aşık olduğumuzu birbirimize itiraf ettik.yoncayı şu gün pembe kazağı,lastik bantla toplanmış kumral saçları ve gülmenin yakışık aldığı beyaz yüzüyle ancak tek kare bir görüntü olarak aklımda tutabiliyorum.

Alinin külotlu çoraplarıyla aliden önce tanışmış olabileceğimi düşünüyorum.Kalabalık olmak her zorunluluğu geçit töreni haline getiriyor.Toplu tuvalette işemek için sıra beklemek ve su sesiyle oynamak dışında kalan boş bakışlarımla alinin kırmızı külotlu çorabıyla tanışıyorum.o katmanlarını sıyırdıkça derinde bir külodu daha olduğunu anlıyorum.ali bir köşede sessizce işini görürken ben de bir başka köşede aynı sessizlikte şaşırma işimi görüyorum.aliye saçma bir soru sormuş olmalıyım,çünkü o dönüp aptal bir gülümsemeyle "herkes giyiyor ki" diye cevap veriyor.annemin bacaklarıma yapıştırmış olduğu siyah taytla onun renk cümbüşü arasında açıkcası pek alaka kuramıyorum.sonra bir kaç başka bacak ve sünmüş renkli iplikler arasından açıkça seçilen başka beyaz külotlar aliyi iyiden iyiye doğruluyor.annemin bana giydirdiklerini dalga geçmeye değer bulmadıkları için üzülüyorum.Erkek iç giyim sektörü yaş grubu ayırd etmeksizin annelerin tekelinde olduğu için hepimiz adına çok üzülüyorum.

hatırladığın kadarıyla 10 kez platonik olarak aşık oldun:nyennbsgbn.ikisiyle hiç tanışmadın.hiç biri hakkında pek çok şeyi bilmiyordun(katil olsaydın kurban seçimlerin konusunda da aynı orantıya sahip olurdun.)ilk kez aşık olduğun kız haricinde hiçbirine bu durumu anlatmadın.o da saç tutamlarını parmaklarının etrafında ne kadar çevirsen de kısa süre içinde yine eski şekillerini alacağını ve insanların öpülerek bitirilemeyeceğini çocukça anlamanı sağlamıştı.Şimdi saçlarla pek  oynayamıyorsun,öpmek ve dokunmak konusunda da zaman zaman anlam kayıpları  yaşıyorsun.Nihan da sebebini bilmediği ilgi açlıkları çekiyor mudur acaba,dışarı çıktığında niyeyse sevgiye acıkıyor mudur?

Bir zamanlar aşık olduğun e*,kime aşık olduğunu anlattığının sonrasında sana kime aşık olduğunu sorduğunda,isim uydurmak konusunda daha önce ve daha sonra hiç olmadığı kadar zorlanmıştın.Üstelik çok uzağa da gidemedin,sizin mahallede tuğçe adında bir kız yaşattın.E* daha fazlasını bilmek isteseydi eğer,tuğçeyi o mahallede doğup büyütürdün,özgürlüğüne düşkün bir kıza çevirirdin ve konuyu doyumsuz gizli öpüşmelerinize getirip kapatırdın.

4 Mart 2009 Çarşamba

Karşılık2

küfret!
stuart,ağzını burnunu salya sümük ederim senin.itlikte değil efendilikte birinci ol.kimsenin kimseyi sevmemesi üzerine eşit bir milletizdir biz.herkes konuşmadan önce parmak kaldırıcak.adam olucak,bıyıklarını bir yerlere bırakıcaksın.
isyanet!
kendi topumu kendim keserim,hiçbirinizi oynatmıyorum ulan.sen savunmasın,sen süttensin,stuart sen de yedek kalecisin.
hadbildir!
senin için oldukları kadar benim için de oyuncaklar,stuart.her seferinde(oyunu) görüceksen boşuna büyük oynamayalım.
iknaet!
düşündüğümde hızla olup bitiyor herşey.az önce ne anlatiyordum,görüyor musun bak şimdi ne anlatiyorum.

Stuart:Evet ne anlatıyorsun?? 
>:Az önce de söylediğim gibi,düşünüyorum diye hızlı olup bitiyor herşey,sonra daha kolay oluyor aklımın ayrışması